*
Kayseri Engelliler Derneği Telefon 0533 392 33 88

Kayseri Engelliler Derneği Telefon 0533 392 33 88

Gönderen Konu: DİYABET DÜNYASINDAKİ SON GELİŞMELER ‘45. ULUSAL DİYABET KONGRESİ’NDE  (Okunma sayısı 2009 defa)

Çevrimdışı melleseferi

  • Yönetici
  • Kahraman Üye
  • *****
  • İleti: 5485


Dünyada ve Türkiye’de diyabet alanında yaşanan yeni gelişmelerin tartışıldığı 45. Ulusal Diyabet Kongresi  bu yıl Türkiye Diyabet Vakfı’nın koordinatörlüğünde 20-24 Mayıs 2009 tarihleri arasında Antalya Sungate Otel’de gerçekleştiriliyor.

Yaklaşık 1800 kişinin katıldığı kongrede 5 bilimsel konferans ve bir de “Türkiye Diyabet  Tarihi” konferansı yer alıyor. Bilimsel konferanslardan 4'ü  yabancı konuşmacılar tarafından sunuluyor.  5 panel, 1tartışmalı sempozyum, 6’sında yabancı konuşmacıların  yer aldığı 13 uydu sempozyumu,10 uzmanına danış oturumu, 2 Evet/Hayır oturumları, yarım gün ulusal konsensus kararları 15 sözlü sunum ve poster tartışmaları yer alıyor.

Bilindiği üzere, diyabetin gerek gelişmiş gerekse gelişmekte olan ülkelerde insidansı ve prevalansı hızla artmaktadır. Sebep olduğu sonuçlar açısından diyabetik bireylere zararlı olmasının yanı sıra ülke ekonomilerine de büyük yük getirmektedir. Bunlara istinaden, diyabet konusundaki araştırmalar hızla ve artarak devam etmektedir. 

 Bu bağlamda yerli ve yabancı pek çok bilim adamını ortak platformda buluşturan kongrede, “Metabolik sendrom hayal mi gerçek mi?”, “Yağların içinde hazine avı; metabolik dengede yeni oyuncular”, “Diyabet ve kök hücre”, “Diyabetli açısından rutin destek tedavilerinin yeri”, “Diyabet ve beyin”, “Tip 2 diyabetin moleküler etyogenezi”, “Diyabetli erkek ve kadında cinsel sorunlar”  ve diyabet tedavisinde yeni yaklaşımlar tartışılacak konular arasında yer alıyor.

45. Ulusal Diyabet Kongresi yarattığı farklılık açısından diyabet kongreleri için yeni bir açılımın da başlangıcı olduğunu söyleyen Kongre Dönem Koordinatörü ve Türkiye Diyabet Vakfı Prof. Dr. M. Temel Yılmaz, kongre genel profiline bakıldığında pek çok ilki bir arada toplaması açısından ayrı bir önem taşıdığını söyledi.

Prof. Dr. Yılmaz, T.C. Sağlık Bakanlığı’nın resmi olarak ilk kez bu kongreye katıldığını belirterek, Sağlık Bakanlığı’nın Sivil Toplum Örgütleri ile çok daha aktif olarak çalışmalar yürüttüğünü ve bu yaklaşımla birlikte birçok yeni toplumsal projenin hayata geçirildiğini hatırlattı.

İlaç Endüstrisi’nin de diyabet bakım kalitesine bakış açısının değiştiğini söyleyen Prof. Dr. Yılmaz, “Eskiden daha çok ticari projeler üretilirken, şimdi ulusal ölçekli projeler üretiliyor. Bu projelerin önemi de resmi olarak Sağlık Bakanlığı’na başvurup onay alınmış olması. Sağlık Bakanlığı da bu projeleri başından itibaren sürekli olarak kontrol edip denetliyor” diye konuştu.

45. Ulusal Diyabet Kongresi kapsamında, T.C. Sağlık Bakanlığı onayı ve desteğini almış ya da bilgisi dahilinde yürütülmesi uygun görülmüş olan diyabet konusunda toplumu bilinçlendirmek, farkındalık yaratmak, diyabetin tedavi izlem programlarını geliştirmek, diyabet alanında görev yapan sağlık ekibi ve diyabetli hastalara yönelik eğitim programları geliştirmek, diyabetin prevansiyonu ve ülke çapında komplikasyonlarını önlemeye yönelik stratejiler geliştirmek üzere hazırlanmış ulusal ölçekli projeleri teşvik amacıyla ücretsiz olarak 6 m2  lik stant alanı tahsis edildi. Bu özelliklerdeki 6 proje; Türkiye Diyabet Kontrol Projesi, DiyabeTır, 10 Adım, Ulusal İnsülin Eğitim Programı, Diyagram ve Diyabet 2020 ile ilgili bilgiler kendileri için ayrılan stand alanlarında aktarılıyor.

Diabet 2020 Projesi, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), Uluslararası Diyabet Federasyonu ve Sağlık Bakanlığı’nın ortak olarak onay verip logosunu kullanma izni vermesi açısından önem taşıyor. Bu projeyle, belirlenmiş 10 ayrı başlık altında Türkiye’de diyabetle ilgili olan herkesin işin içine girmesi, düşüncelerini belirterek katkıda bulunmalarının sağlanması amaçlanıyor. Diabet 2020 Projesi kapsamında alınan bu görüş ve öneriler DSÖ ve IDF’e sunularak diyabet açısından Türkiye için düşünce platformunun oluşturulması sağlanacak.

Kongrenin bir diğer önemli toplantısı Türkçe Konuşan Ülkeler Diyabet Platformu toplantısı. Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan Özbekistan, Türkmenistan temsilcilerinin diyabet konusunda ülke raporlarını aktaracakları toplantıya, Sağlık Bakanlığı ve TBMM’den katılımcılar da yer alacak. IDF Europe üyesi olan Türkiye’nin de dahil olduğu bu ülkeler arasında ortak bir platform oluşturulması tartışılacak.

Kongrenin son günü ülkenin en önemli diyabetologları diyabetin tanısı , izlemi ve tedavi için ortak algoritmaları oluşturmak üzere Ulusal Konsensus Toplantısı düzenleniyor.Bu toplantı için kongrede ayrı bir gün ayrıldı.

Ulusal diyabet tedavi ve izlem algoritmaları oluşturulduktan sonra diyabetle yakın ilgili diğer uzmanlık alanlarındaki meslek örgütleri ile Türk Kardiyoloji Derneği,  Türk Nefroloji Derneği, Türk Oftalmoloji Derneği ve Türk Nöroloji Derneği ile ortak olarak değerlendirilip, Ulusal Konsensus Kararları oluşturulacak.

Diyabet, Tüm İstatistikleri Alt Üst Ederek Yayılıyor

Diyabet, ülkemizde 6 milyondan fazla insanın ciddi sağlık sorunudur. Hayatın her döneminde ortaya çıkması ve yaşam boyu sürmesi nedeniyle toplumun her kesiminden geniş kitlelerin sağlığını ve yaşam kalitesini doğrudan etkilemektedir.

Dünya Sağlık Örgütü’nün son istatistiklerine göre,  2000 yılında dünyada 171 milyon diyabet hastası var ve 2030 yılında bu rakamın 366 milyona çıkacağı tahmin edilmektedir. Dünya Sağlık Örgütü ile birlikte Türkiye çapında yapılmış olan bir çalışmanın sonuçları 2000 yılı nüfusuna yansıtıldığında, Türkiye’de 3,2 milyon diyabetli hasta olduğunu düşündürmektedir. Her üç hasta hastalığının farkında olmadığından henüz tespit edilmemiştir. Yaklaşık 2.8 milyon kişi ise diyabet gelişme riski normale göre yüksek olan  gizli şeker hastalarıdır. Sonuç olarak diyabet, ülkemizde yaklaşık %7’lik bir grubu çok yakından ilgilendirmektedir.

XXI. yüzyılda yeni teknoloji ve çalışma koşullarının toplumun gündeme getirdiği yeni sağlıksız yaşam modelinden kaynaklanan diyabet bir salgın olarak tüm istatistiki tahminleri alt üst edecek derecede tüm ülkelerde hızlı bir artış ve yayılma göstermektedir. Bu nedenle dünyada ki tüm ülkeler diyabetle mücadele konusunda yeni stratejiler geliştirmektedir.

Diyabetle mücadele açısından Birleşmiş Milletler’in diyabetin önemli bir sağlık sorunu oluğunun altı çizilerek, kendi tarihinde 3. kez bir hastalıkla ilişkili olarak uluslararası sağlık otoritelerinin global anlamda iş birliği yaparak mücadele etmesi gerektiğine ilişkin bir karar aldı. Birleşmiş Milletler Tüberküloz ve AIDS’ten farklı olarak diyabet gibi bulaşıcı olmayan bir hastalık için alınan bu mücadele kararı ayrı bir önem taşıyor. Çünkü bulaşıcı olmayan ama salgın bir hastalıktan bahsediliyor. Bu salgın hastalığın altındaki en önemli sebep, 21. Yüzyılın toplumun gündemine alıp getirdiği hayat modeli. Daha hareketsiz, stresli yaşam, daha hızlı ve ağır yemekler yeme. Artık 40’lı yaşların üstünde görülen bu hastalık son 10 yıl içinde 20’li ve hatta 10’lu yaşlara kadar indi. Bu nedenle “diyabetle mücadele” bir anlamda 21. Yüzyılın bizim gündemimize getirdiği sağlıksız yeni hayat modeliyle mücadele anlamına geliyor.

Ülkemizde bu anlamda halen çözüm bekleyen sorunlar ve çözüm önerileri ise;

18 yaş altı tüm diyabetli çocuklara bir bürokrasi olmaksızın kayıtsız şartsız insülin verilmeli. Şu anda veriliyor ama çok uzun bir bürokrasisi var. İnsülin kullanan çocukların özel bir statüsü var, bunlar günde 4 kez 5 kez insülin iğnesi oluyor, kan şekerini ölçüyor, bir çok yemeği yiyemiyor, spor yapmalı, egzersiz yapmalı, özel beslenme saatleri olmalı.
Bunlara öncelikli olarak iş olanağının sağlanması gerekli. İş başvurularında diyabetli olduğunu öğrenince örtülü bir takım engeller oluyor. Spor aslında İstanbul gibi Ankara gibi metropollerde çok zor. Buna karşılık spor merkezlerinin fiyatları yüksek ama hiç olmasa belediyeler, resmi kurumlara ait spor kompleksleri, hatta özel spor komplekslerinden de kontenjanlar ayrılarak ücretsiz olarak spor yapma imkanı sağlanmalı biz bunu ilk olarak basın bildirisi olarak bildirdik. Resmi ve özel kurumlardaki bürokrotik işlemlerde insülin kullanan veya yaşlı diyabetlilere öncelik sağlanmalı. 5 milyon çocuğu biz kendi elimizle kantinlerde fast food kültürüne alıştırıyoruz. Okula gidene kadar bu yiyecekleri tanımayan çocuklar zamanla adeta bağımlısı oluyor. Bizim de bu alanda yürüttüğümüz çalışmalarımız var.”

Sağlıksız bir nesilin ortaya çıkmasındaki en önemli suçlulardan biri olan yanlış kantin kültürü  olduğuna  ve bu durumun ivedilikle çözümlenmesi gerektiğine inanıyoruz. Milli Eğitim Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı bu konuda duyarlı fakat karşıda hakikaten bir çok büyük bir sanayi var, göz ardı edilemeyen bir kantin mafyası var. Çok ciddi olarak radikal kararlar alınmalı ve bunun içinde sürekli olarak okul kantinleri denetlenmeli. Tip 2 diyabetin 10’lu yaşlara inmesindeki en önemli faktör bizim o çocuklara sunduğumuz sağlıksız yaşam. Bu çocuklar sadece betonla kaplı bir okulda spor yapamıyorlar sadece koşuyorlar, kantinlerde yemek yiyorlar bu okulların önemli bir bölümde %60’ında öğle yemeği saati 40 dakika veya altında. Almanya da yiyecek reklamlarının % 88’i çocuklara yönelik olan yiyecek reklamları. İngiltere’de 1 milyar dolara yakın sadece çocuklara yönelik reklamlara harcanıyor ve sonuç her yıl çocuklarda obezite ve çocuklarda tip 2 diyabet oranı artıyor. Bunun için bir kontrol mekanizmasına ihtiyaç var.